28 Nisan 2016 Perşembe

ŞİİR KÖŞESİ



Gün Eksilmesin Penceremden

Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.

Ve gönül Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!

                         Cahit Sıtkı Tarancı

 

Merdiven


Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak

Sular sarardı yüzün perde perde solmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta

Eğilmiş arza kanar muttasıl kanar güller
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller
Sular mı yandı neden tunca benziyor mermer

Bu bir lisân-ı hafidir ki ruha dolmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta

                       Ahmet Haşim

 Seni Düşünmek


Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey,
Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
Ben artık şarkı dinlemek değil,
Şarkı söylemek istiyorum.

                         Nazım Hikmet Ran


Bu Yağmur



Bu yağmur... bu yağmur... bu kıldan ince
Nefesten yumuşak yağan bu yağmur...
Bu yağmur... bu yağmur... bir gün dinince.
Aynalar yüzümü tanımaz olur.

Bu yağmur kanımı boğan bir iplik
Tenimde acısız yatan bir bıçak
Bu yağmur yerde taş ve bende kemik
Dayandıkça çisil çisil yağacak.

Bu yağmur delilik vehminden üstün;
Karanlık kovulmaz düşüncelerden.
Cinlerin beynimde yaptığı düğün
Sulardan, seslerden ve gecelerden.

                       Necip Fazıl Kısakürek





26 Nisan 2016 Salı

Abdurrahim Karakoç ve güzide aşk hikayesi...






       "Çok sevdim, çok sevdi."
   1960 yılında yaşadığı ölümsüz bir aşkı kelimelerle ebedi kılan Abdurrahim Karakoç'un gerçek adını gizleyip 'Mihriban' diye seslendiği o güzel Anadolu kızının hikâyesidir bu...
   Maraş da Abdurrahim Karakoç'un tanıdığı birinin düğünü olacaktır. Civar şehirlerden de misafirler gelirler. Bu kız da düğüne gelen misafirlerdendir. Tanışmak nasip olur kız ile. Mihriban'dır..
   Bir sabah Abdurrahim kalkar ve Mihriban adını verdiği sevdalısını görmeye gider, gider de misafirlerde gitmiştir. Abdurrahim ayrılığın hüznü içinde bitap içindedir. Abdurrahim'in niyeti evlenmektir sevdalısıyla. Abdurrahim'in halinı gören ailesi kızı bulmak için uzun arayışlar yaparlar. Sonunda kızın ailesini bulurlar ve kızı isterler. Ancak kızın ailesi türlü bahanelerle kızı vermek istemezler ama bakarlar ki Abdurrahim'in ailesi ısrarcılar sonunda gerçeği açıklarlar.'Kız nişanlıdır.' Ailesinin durumundan olumsuzluğu sezen Abdurrahim kızın nişanlı olduğunu duyunca da; "Bir daha bu evde ismi anılmayacak ve konusu geçmeyecek." der.
    Der ama 7 yıl sonra aşk ateşinin sönmediği anlaşılmıştır. Ve Mihriban şiirini kaleme alır masa başında. Eskiden elektrik olmadığı için de masa üzerinde kandil lamba varmış. Oturduğunda ise lambadaki alevin titrediğini görünce;
       Lambada titreyen alev üşüyor/Aşk kağıda yazılmıyor Mihriban
diyerek kaleme almış bu dizeleri.


MİHRİBAN(I)

Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamışım, çözülmüyor Mihriban.
Ayrılıktan zor belleme ölümü
Görmeyince sezilmiyor Mihriban.

Yâr deyince, kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor, aklım şaşıyor
Lâmbada titreyen alev üşüyor
Aşk, kâğıda yazılmıyor Mihriban.

Önce naz, sonra söz ve sonra hile...
Sevilen, seveni düşürür dile
Seneler, asırlar değişse bile
Eski töre bozulmuyor Mihriban.

Tabiplerde ilâç yoktur yarama
Aşk deyince ötesini arama
Her nesnenin bir bitimi var ama
Aşka hudut çizilmiyor Mihriban.

Boşa bağlanmamış bülbül, gülüne
Kar koysan köz olur aşkın külüne...
Şaştım kara bahtın tahammülüne
Taşa çalsam ezilmiyor Mihriban.

Tarife sığmıyor aşkın anlamı
Ancak çeken bilir bu derdi, gamı
Bir kördüğüm baştan sona tamamı...
Çözemedim... Çözülmüyor Mihriban.


İkinci Mihriban ise şöyle ortaya çıkmış;
    Abdurrahim Karakoç yaşadığı şehirdeki gazetede şiirler yayınlar.
    Herkes şiir diye okur ama Mihriban bilir ki kendisine yazılmıştır o şiirler.
    Karakoç, gazetede 'Unut Beni' adlı bir şiir yazmıştır. Bunun üzerine Mihriban, Karakoç'a 'Unutmak kolay mı?' başlıklı bir mektup yollar. Ve Karakoç'ta son bir şiir yazar.
     Unutmak kolay mı? deme/ Unutursun Mihriban'ım
                 ...
     Düzen böyle bu gemide/Eskiler yiter yeni de/Ben değil, sen seni de/Unutursun Mihriban'ım
                 ...



MİHRİBAN(II)


 “Unutmak kolay mı? ” deme,
Unutursun Mihriban’ım.
Oğlun, kızın olsun hele
Unutursun Mihriban’ım.

Zaman erir kelep kelep..
Meyve dalında kalmaz hep.
Unutturur birçok sebep,
Unutursun Mihriban’ım.

Yıllar sinene yaslanır;
Hâtıraların paslanır.
Bu deli gönlün uslanır...
Unutursun Mihriban’ım.

Süt emerdin gündüz-gece
Unuttun ya, büyüyünce...
Ha işte tıpkı öylece
Unutursun Mihriban’ım.

Gün geçer, azalır sevgi;
Değişir herşeyin rengi
Bugün değil, yarın belki
Unutursun Mihriban’ım.

Düzen böyle bu gemide;
Eskiler yiter yenide.
Beni değil, sen seni de
Unutursun Mihriban’ım.

Mistik bir olgunlukla diyor ki; "Son bir kez, son bir kez daha görmek istemezdim. O beni hayalindeki gibi yaşatsın, ben de onu hayalimdeki gibi. O aşk, masum bir aşktı. Güzel bir aşktı. Bırakalım öyle kalsın.."





14 Nisan 2016 Perşembe

Blogumuzun amacı, konusu.


Beş ayrı dönemde sadece bir şairin bir şiirinin bulunduğu,şiirin zihniyetini anlamaya yönelik bir çalışma yaptık.

Şairin resmi, şiiridir sonuçta.